31 Ağustos 2009 Pazartesi

Sevr’i Unutma Yeni Yol Tutma – M. Hilmi Yıldırım

Sevr’i Unutma Yeni Yol Tutma – M. Hilmi Yıldırım





Çocuklarımızın körpe beyinlerine yıllardır şu tekerlemeyi kazıyoruz:“Eskiyi unut, yeni yolu tut”.Ne kadar yanlış bir anlayış.
Çocuklarımızın körpe beyinlerine yıllardır şu tekerlemeyi kazıyoruz:
Çocuklarımızın körpe beyinlerine yıllardır şu tekerlemeyi kazıyoruz:“Eskiyi unut, yeni yolu tut”.

Geçmişi olmayanın geleceği olur mu? Maalesef, bu tekerlemeye inananlar, daha doğrusu bu yanlışa düşenler, bir hayli çoğaldı. Bu kişiler, Sevr’i unuttular, Batılıların da unuttuğunu zannettiler. Halbuki Batılılar, hiçbir zaman Sevr’i unutmuş, Lozan Antlaşması’nı da hazmetmemişler.
Lozan’da Amerikan görüşmecilerinin başkanı Grew, “Bu anlaşma, Türklerden koparmak istediğimizden çok fazlasını bizim Türklere verdiğimizin belgesidir” demiştir.
Amerikalılar, Lozan Antlasması’na böyle baktıkları için 18 Ocak 1927’te ABD Senatosu’nda bu antlaşmayı oylamış ve reddetmişlerdir.


İngiliz New Conventiol gazetesi Lozan Antlaşması’ndan sonra Batılıların beklentilerini şöyle dile getirmiştir: “Türkiye, teorik bakımdan bağımsızdır. Ancak ekonomide yetersizdir, sermayeden yoksundur. Onun için bağımsızlığının ömrü kısa olacaktır”. Batılılar, bu beklentilerini günümüze kadar sürdürmüşlerdir


Batılıların bu beklentilerini unutanlar, bu yöndeki gayretlerini görmeyenler, bunları hatırlatanları “Sevr sendromundan kurtulamıyorlar” diyerek suçladılar.
Ne yazık ki, sorumlu mevkide olanlardan bazıları da bu suçlamalara katılmıştır.
O bakımdan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın, Sevr’e vurgu yapan şu sözleri, gerçekten çok önemli: “Türkiye’yi yeniden Sevr’e mahkûm edebilecek bir gücün mevcut olduğunu veya olabileceğini düşünmüyorum”.
Aynı şekilde Emekli Orgenerel A. Hurşit Tolon, ‘Sevr’e Giden Yol’ adlı kitabında şunları şöyler: “Düşmanlar, Sevr Antlaşması’nı rafa kaldırmışlardır, ama sonuna kadar rafta kalacak değildir. Zira bugün gerek komşularımızın ve gerekse yurtiçindeki bölücü unsurların vatanımızı parçalama ve akabinde ele geçirme faaliyetleri, Sevr Antlaşması’nın günümüze uygulanması çalışmalarının devamından başka bir şey değildir”.
İsterseniz, bu söylenenleri örneklendirelim.
Sevr’de ne deniliyordu: “Doğuda Ermenistan, Irak ve Suriye arasında Kürdistan kurulacaktır”.

Peki,
AB yetkilileri şimdi ne diyor: “Ermenistan soykırımını tanıyacaksın, Ermenistan sınır kapısını açacaksın, Kuzey Irak’ta fiilen kurulan Kürt devletini tanıyacaksın ve PKK ile anlaşacaksın”.


Ermeni soykırımını tanımak, Ermenistan’a toprak vermek demektir. Çünkü bunun sonucu oraya varır. Nitekim, Ermenistan anayasasında yer alan 11. ve 13. maddeler, Türkiye’den toprak talebini içermektedir. Dahası, Ermenistan, sınırlarımızı belirleyen Gümrü Antlaşması’nı kabul etmemektedir.
Yine Sevr’den devam edelim. Sevr’de ne deniliyordu: “İstanbul milletlerarası bir şehir olacaktır”.


AB ne diyor: “Patrikhanenin ekümenikliğini resmileştir, ruhban okulunu aç, gerekirse İstanbul’u tek başına AB’ye üye yapabiliriz”.
Sevr’de ne deniliyordu: “Boğazların idaresi bir komisyona verilmeli, sınırların korunması işgal güçlerine bırakılmalı”. AB ne diyor: “Türk ordusu küçültülmeli, sınırların korunması için AB ile işbirliğine gidilmeli, askerlik zorunlu olmaktan çıkarılmalı”.
Batılılar Sevr’i unutmuyorlar, unutmamak için yıldönümü toplantıları yapıyorlar.
20 Ağustos 2003 tarihinde Sevr’in 83. yıldönümü dolasıyısıyla İsveç’te yapılan bir toplantıda gazeteci Baksi, Avrupalılara Sevr’in 62.ve 63. maddelerini hatırlattı ve şöyle dedi: “Avrupalılar Lozan’ın ayıbından, Lozan’ın ihanetinden, ancak Sevr Antlaşması’nı dayatarak kurtulabilirler”.
Aynı toplantıda söz alan Sol parti lideri Hoffman da, “AB, Türkiye’yi üyeliğe alacaksa Lozan Antlaşması’nda yapılan hatayı düzeltmeli, Kopenhag Kriterleri Sevr’in yerini tutmalıdır” demiştir.
Bütün bunlardan sonra siz gelin, Batılıların Sevr’i unuttuğunu yeni bir yol tuttuğunu söyleyin. Söyleyebilir misiniz?

Hiç yorum yok: